-
Metin Çınar
Tarih: 21-12-2025 08:54:00
Güncelleme: 21-12-2025 08:55:00
YIL 1987,
SSCB ve ABD’den oluşan çift kutuplu bir dünya vardı. Her iki güçte özellikle askeri alanda birbirine karşı çok güçlü oldukları algısı yaratmakta ve sürekli bu hususlarda yarış halinde bulunmaktalardı. Özellikle hava saldırı ve savunma alanında birbirlerine üstünlük tasladıkları bir zaman diliminde 19 Yaşındaki Matız Rust adında bir Alman gencin macera yolculuğu kutuplardan birini tamamen altüst edecekti. Hava savunma sistemlerinin çok güçlü olduğunu söyleyen SSCB, ansızın Moskova Kızıl Meydan’a inen Çesna tipi küçük bir uçakla sarsılıp, dört sene sonra da ülkenin dağılıp, bitmesine bile yol açacaktı.
Rust’ın sözde aşılmaz bir hava savunma sisteminden yaptığı uçuş, Sovyet Ordusu’nda etki yarattı ve aralarında SSCB Savunma Bakanı Mareşal Sergei Sokolov ve Sovyet Hava Savunma Kuvvetleri Başkomutanı eski 2. Dünya savaş pilotu Baş Mareşal Alexnder Koldunov’un da bulunduğu bir çok üst düzey subayın görevden alınmasına yol açtı. Bu olay Mihail Gorbaçov’un politikalarına karşı çıkan çok sayıda askeri yetkiliyi görevden almasına olanak tanıyarak reformlarının uygulanmasına da yardımcı olmuştu.
Matıez Ruşt olayıyla bağlantılı olarak SSCB 4 yıl içinde dağıldı ve geriye bugünkü Rusya kaldı.
Öyle ya, dünyanın en hızlı savaş uçaklarına, denizin altından bile fırlatılabilen güdümlü füzelere, uçak savar sistemlerine ne olmuştu da 19 yaşındaki gencin kullandığı tek motorlu uçağı farkedememişlerdi. Skandalı katmerleştiren olay şuydu. O gün SSCB’nin “Sınır Muhafızları Günü” kutlanıyordu. Bu olaydan tam dört yıl sonra Sovyetler Birliği tarihe karışmıştı. Öylesine hızlı dağılmıştı ki, uzaya aynı bayrak altında giden kozmonotlar dönüşte Rus, Ukrayna vs. vatandaşı olarak yeryüzüne iniyorlardı.
YIL 1990,
Hudut ile ilgili İç Hizmet Kanunu ve birlik özel emri diğer kıta görevlerine göre daha özellikli ve öncelikli bir görevdi. Önceliği vatan denildiğinde anlam tanımından ziyade aldığın nefesi ciğerlerin en uç noktalarına kadar yaşayarak hissettiğin vatan tanımlamasıdır. O gün hudut birliğinde nöbetçi subayım. Gökyüzü açık ve prüzsüz bir atlas misali bir bulut kümesi bile yok. Öğle saatlerinde nizamiye ve hazır kıta nöbetçi çavuşu tekmil vererek “istikamet bildirimi yaparak bir uçağın sınır ötesinde göründüğünü” bildirdi. Dürbünle SSCB’ya ait bir çift pervaneli uçağın olduğunu tespit edip, beklemeye başladım. Sınırımıza belli bir mesafeye geldiğinde ise odama girip (mevzuat gereği) telefonun ahizesini kaldırarak ilgili şifreyi söylediğim anda karşıma kendinin yüzbaşı olduğunu söyleyen komutana kendimi tanıttıktan sonra “bir Rus uçağının ilgili sınır taş numaraları arasında hava sınır ihlalinde bulunduğunu bildirdim. Karşıdaki komutan ilgili mesajı aldıktan sonra bu uçağı kendilerinin de radarda izlediklerini belirterek teşekkür ederek telefonu kapattı.
Görevini yapmış bir Türk Askeri olarak kendimle gurur duydum ve rahatladım. Bu rahatlığın verdiği mutlulukla milliyetçilik duygularımın bir o kadar daha yoğunlaştığını hissettim. Bu duygu yoğunluğunu yaşarken zamanın da ne kadar geçtiğini fark edemedim. Sonucun ne olabileceğiyle ilgili en ufak bir bilgiye sahip değildim. Ki sanki dört, beş dakika gibi geçtiğini zannettiğim bir anda Erzurum istikametinden geldiğini düşündüğüm ve bulunduğum birliğin üstünden geçen iki F16 Savaş Uçağımızın yeri göğü inleten sesleriyle hudut sınırımızdan Rus istikametine misilleme geçiş yaparak cevap verdiği olayı gururla yaşadım. Hudut protokulü bunu gerektiriyordu. Hatta uçaklarımız iki sefer daha aynı istikamette sorti dalışında bulunmuştu. Rus uçağının sınırlarımız içine girip, bulunduğum birlik üzerinden dönüp geldiği istikamette gitmiş olmasının bir nedene dayanması önemli değil. Bizim için önemli olan “sınırlarımızın namusumuz olduğu” bilincidir. “Biz her zaman uyanık olur, sınırlarımızı bekleriz” mesajıdır. Birlik komutanım akşamki toplantıda bana “uçak ihlali” mesajını çekmemden dolayı hem teşekkür etti, hem de bu mesajı çekmemiş olmamın cezasının çok ağır olduğunu anlattı.
Yıl 2025,
15 Aralık 2025, Millî Savunma Bakanlığı (MSB), yaptığı açıklamada, “Karadeniz üzerinden hava sahasına yaklaşan bir hava izinin tespit edildiğini, NATO ve millî kontroldeki F-16’lara alarm reaksiyon görevi verildiğini” bildirdi. Açıklamada, söz konusu hava izinin kontrolden çıkan bir İHA olduğunun anlaşıldığı ve “meskun mahal dışında” vurularak düşürüldüğü ifade edildi. Karadeniz üzerinden gelip 400 km içeriye seyretmiş olması hiç de normal olarak görülmedi. “Meskun mahal dışında denilen yerin, Ankara ROKETSAN tesislerine neredeyse taş atımı uzaklıktaki Karacahasan köyü civarı olduğu sonradan anlaşıldı.”
Milli Savunma Bakanlığı (MSB), 15 Aralık tarihinde Karadeniz yönünden hava sahasına giriş yapan ve Ankara semalarında düşürülen İHA hakkında açıklama yaparak, Rusya ve Ukrayna'ya ikazda bulunduklarını ifade etti.
19 Aralık 2025, İçişleri Bakanlığı, "Bugün Kocaeli-İzmit ilçesi Çubuklubala Mahallesi sınırları içerisinde ilk belirlemelere göre; Rus menşeli keşif ve gözetleme amaçlı kullanılan Orlan-10 tipi olduğu değerlendirilen, İnsansız Hava Aracı (İHA) bulunmuştur.
19 Aralık 2025, Balıkesir'in Manyas ilçesine bağlı Salur Mahallesi'nde bir insansız hava aracı (İHA) boş bir araziye düştü. Bölgede çalışan çiftçiler tarafından bulunan İHA, güvenlik güçlerine teslim edildi.
SONUÇ:
“Bizde herhangi bir değişiklik olmadı. Biz bu izinsiz giren iha’ların farkındaydık ve istediğimiz yerde düşürdük. Hiçbir sivili de bundan dolayı zarar görmedi.” Açıklamalarıyla yetinmek zorunda bırakıldık. Tüm komuta kademesi görevinin başında, Milli Savunma Bakanımız gerekli açıklamaları yapmakla meşgul. Siyasi sorumlularımız ise konuyla ilgilenmiyor gibi görünmeye devam etmekteler. Balıkesir Milletvekili T. Çömez, “Karadeniz’den girip yaklaşık 300 kilometre boyunca hava sahamızı ihlal eden bir drone’un ancak Ankara’da düşürülebilmesi ‘Çelik Kubbe’ iddialarını boşa çıkarmıştır. Bu yaşananlar bir güvenlik testi mi, yoksa ciddi bir ihmal mi? MSB’den hâlâ tatmin edici bir açıklama gelmiş değil” diyerek olayın ciddi olduğunu öne çıkardı.
Savunma Sanayi ürünlerimizi her türlü lansman alanlarında siyasi propaganda malzemesi olmaktan çıkarmalıyız. Savunma Sanayimiz mahremimiz, sınırlarımız da namusumuz olmak zorundadır.
- TÜİK YİNE TÜİKLİK YAPTI
- KURUCU ÖNDER ÖCALAN NEDEN İÇERİDE?
- KRALIMIZ ÇOK YAŞA
- SOSYAL DEVLET, GELİR DAĞILIMINDA ADALET, TOPLUMSAL BARIŞ VE TAM DEMOKRASİ
- DESPOTİZM
- KLEPTOKRASİ
- EŞEKTEN’DE BAŞKAN OLUR
- ÖLÜNÜN BİLE RÜŞVET ALDIĞI ÜLKE
- İTİRAF EDİYORUM: ATTAN DÜŞTÜM!
- HER İSTEDİĞİNİ VEREN ADAM
- İŞİMİZ ALLAH’A MI KALDI?
- EŞEĞİN HATIRI OLDUĞU ÜLKE