içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DEVE İHTİRASI

Deve, çöl dikeni yiyince damağı kanar ve (ılık) kanın tadını çok sever, lezzeti kandan değil dikenden bilir. Böylece diken yemeye devam eder. Sonun da diken yiye yiye kan kaybından ölür. Araplar, devenin diken yemesine -ha-re-se- derler. Yani "ihtiras", kendi kanında boğulmaktır. Nefis ve nefret bu diken gibidir. Bazı insanlar nefsine ve nefretine sıkıca bağlıdır. Dikeni yedikçe damağından gelen kanı ve tadını, dikenin kanı ve tadı zanneden ahmaklar (bilin k)i zarardadır.

DEVLET ADAMLIĞI

Geçmişimizdeki olaylardan ders çıkarma sanatı medeniyetlerin yerleşip, gelişmesine yardımcı olmuştur. Bir önceki yapılandan, bir sonraki yapılacak olana geçişte, hatalardan arındırıp, faydalı ilaveler yapılarak devamını sağlama medeniyete ulaşmanın etkenlerinden olmuştur. Denir ya “ tarihten ders almak”, “geçmişini bil ki, geleceğinde hata yapma” hep bu mantık düzleminde yapılanlardandır. Karşılaştığımız sorunların üzerine gidilmesinde, çözüm yolları oluşturulmasında geçmişimizden yararlanmamız gerektiğini hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Medeniyetlerin yaşaması; bilgi ve kültür birikimlerini geleceğe doğru intikal ettirilmesiyle sürekli hale getirilir. Nasihat olsun diye;  geçmiş olaylar efsaneleştirilerek anlatılır (ya). Sorumlu davranmak isteyenlere Mimar Sinan’ın anlatacağımız olayı tavsiyemiz olsun.


Mimar Sinan'ın eserlerinden biri olan ve İstanbul’da bulunan Şehzadebaşı Camiinin restorasyon çalışmalarında karşılaşılan bir olayı sizlerle paylaşacağım. 1990'lı yıllarda restorasyonu yapılan Şehzadebaşı Camiini 1490-1588 yılları arasında yaşamış olan Koca Sinan yapmıştır. Tamirat çalışmalarını yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, câminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı şöyle anlatmıştı:

MESAJ BÖYLE VERİLİR

"Câmi bahçesini çevreleyen duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler görüldü. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer aldı.
Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşa edildiğini öğrenmiştik, fakat taş kemer inşası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık.
Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.

KİLİT TAŞI

Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Şişeyi açıp, kağıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu “ :  

 400 SENE SONRA BİZ VE USTALIĞIMIZ

“Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."

Diyerek restorasyonun nasıl yapılacağıyla ilgili teknik bilgileri, malzemelerin nerelerden temin edilerek nasıl bir ustalığın sergilenip, ömürlü olan bu gibi eserlerin ömrünün nasıl uzatılacağını o günlerden hesabını yaparak devlet adamlığı ve sanatkar sorumluluğuyla bizlere iletmeyi bir görev olarak üstlenmiştir.

 İnşallah bizlerde Sinan sorumluluğuyla işlerimizi yapar, gelecek nesillere mahçup olmayız.



 

Bu yazı 3698 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI