içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DESPOTİZM

DESPOTİZM

Despot kelime olarak Yunanca “despoest”  kelimesinden gelmektedir. Kelime olarak “efendi, mutlak yönetici” anlamındadır. Antik Yunan’da ve Roma İmparatorluğu’nda mutlak güce sahip yöneticiler için kullanılmıştır.

Despotizm tek bir bireyin devleti temsil eden tüm güç ve otoriteye sahip olduğu, diğer herkesin ise bu bireye bağlı olduğu bir devlet şeklidir. Bu despotizm biçimi, devletin ilk formlarında ve medeniyetin başlangıcında yaygın olarak görülür. Siyaset biliminde despotizm, tek bir varlığın mutlak güçle hükmettiği bir yönetim biçimidir. Gündelik konuşmalarda despot kelimesi, güç ve otoritelerini halklarını, vatandaşlarını veya astlarını baskı altına almak için kullananlara olumsuz bir şekilde uygulanır. Despot kelimesi, tiran ve diktatör terimleri olarak ta olumsuz bir anlamda kullanılmaktadır. Başkanı despot olan devletler içinde “Despotik Devlet” tabiri sıkça kullanılan kavramlardandır.

DESPOT YÖNETİMLERİN ÖZELLİKLERİ

Hükümet veya liderin yetkileri sınırsızdır. Genellikle yazılı kurallara göre hareket etmezler ve halkın siyasi katılımı kısıtlanmıştır. Yine despot yönetimlerde bağımsız medya ve özgür basın genellikle yoktur, olanlar da despot yanlısıdır. Muhalefet susturulur ve cezalandırılır. Toplum korku ve baskı yoluyla yönetilir. Despot yönetim, genellikle monarşik mutlakıyet, askeri diktatörlük veya totaliter rejimlerde görülür.

DESPOTİZMİN KARŞITI TAM DEMOKRASİDİR.

Despotizmin karşıtı demokrasi, anayasal yönetim, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, tam bağımsız medya ve güçlü sivil toplum örgütlerinin etkililiğidir. Tam demokrasilerde eşit şartlarda yarışılan seçimler, bütçe harcamalarının şeffaflığı ve yönetimlerin hesap verilebilirliği söz konusudur.  

DEVLETSİZLİK VE DESPOTLUK ARASINA SIKIŞMAK

Despotik yönetimler genellikle yönetilenler üzerinde her türlü korku ürkekliği söz konusudur. Halk korkuyla özgürlük talebi arasında sıkışmıştır. Bu hususu Nobel Ödüllü İktisat Profesörü Daron Acemoğlu Dar Koridor Kitabında “Despotik devletlerin yol açtığı korku ve baskı ile devletin yokluğu sonucunda ortaya çıkan şiddet ve kanunsuzluğun arasında sıkışmak, özgürlüğe giden dar bir koridordur. Özgürlüğün oluşması için hem devletin hem de toplumun güçlü olması gerekir. Şiddeti engelleyecek, yasaları uygulayacak ve insanların kendi tercihlerini yapıp hayata geçirmeleri için hayati öneme sahip kamu hizmetlerini sunacak güçlü bir devlete ihtiyaç vardır. Devleti denetlemek ve sınırlandırmak içinse güçlü ve hareketli bir topluma.” Diye açıklamaktadır.

SANDIKTAN ÇIKMAK MEŞRUİYET SAĞLAR MI?

Diktatörler de seçimle yönetime gelebilmektedir. Yönetimi meşru yollardan devretmemek için eşit şartlarda olmayan ve adaletsiz bir süreç sonucu sandıktan çıkmış olmanın göstergesi “meşruiyet” olamaz. Her dönem seçimlerde geniş bir seçmen desteği almış olmayı diktatör olmadığının en büyük ve neredeyse yegane kanıtı olarak sunmak, diktatör olunmadığının göstergesi olamaz. Halbuki, ne iktidarın düzenli aralıklarla serbest seçimlerde en çok oy alan kişiye teslim edilmesi, ne bu kişinin kendisini diktatör olarak tanımlamaması, iktidarın uygulanma biçiminin bir diktatörlük olmadığı güvencesi verir. Modern zamanlarda hiçbir diktatörde kendisinin bir diktatör olduğunu beyan etmez, etmemiştir de.

ACEMİ USTA OLUR MU?

İlaçlı böbrek filmi çekilmeden önce ilaç alerjisine karşı asistan hastaya sorar!

-Daha önce bu film çekildi mi amca?

-Evet, çekildi.

-Böyle ilaç verildi değil mi kolundan?

-Verildi.

Asistan daha ilacı kolundan verir vermez hasta şoka girip, mosmor kesilmiş. Koşuşturma, müdahale, boğazına hortum sokmanın ardından hasta yoğun bakıma alınmış. Asistan tonla fırça yemiş. Sordum dese de kimseyi inandıramamış. Hasta yoğun bakımda kendine gelir gelmez, asistan yanına damlamış.

-Hani bu ilaç sana verilmişti?

-Heee verildi. Gene böyle olmuştum!

Bu yazı 516 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI