içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DÖN BABA DÖNELİM

DÖN BABA DÖNELİM

İşletme Fakültesine başlayan öğrencilerin iktisat dersinde hocalarının verdiği ilk dersteki tavsiyesi; “arkadaşlar, bu fakülteden mezun olduğunuzda herhalde hepiniz bir devlet dairesine girip veya bir şirkete girip çalışmayacaksınız. Bazılarınız da kendi işinizi kurup, ticarete atılacaksınız. Sizlere tavsiyem, bir cadde üzerinde doksandokuz ayakkabıcı mı var, yüzüncü siz olun. Sakın doksandokuz ayakkabıcıya bir de bakkal lazım deyip de, bakkal dükkanı açarsanız, ticari ömrünüz kısa olur.” Diye ilk dersi vermişti. Bu gün bu tavsiye geçerliliğini koruyabilmiş midir? Şöyle bir düşündüğümüz de” bu ülkede yirmi-yirmibeş tane genel yayın yapan tv, bir elin parmakları kadar da yazılı medya var. Dün bu alanlardan büyük servetler kazanan, gücü dolayısıyla da büyük prestijler elde etmiş olanlar, bir sebeple de bu alandan uzaklaştırılanlar, tekrar bu sahaya dönmek isteseler, durum eskisi gibi olur mu? Eskisi kadar para kazanır, eski gücüne kavuşur, prestijli bir duruma geçebilir mi? Para kazanamayacağı kesin. Çünkü; karşısında blok halde hareket eden bir yapıyla baş edemez, fiyat dampingine ve sübvanseli hayat idame sistemine karşı ayakta durmayı başaramaz. Peki; eski şaşalı dönemine ve ismine kavuşur mu? O da çok zor. Seyredilme oranlarıyla oynayabilen, genel teknolojik yayın sistemleri içine dahil edilme riski de olacağını dışarıda bırakmamak gerekir.

 Sonuç: Bir ülkede otuz yayın kuruluşu mu var, otuzbirinci siz olmayın. Hem topu diker, hem de rezil olursunuz. Bugünlerde tekrar eski mesleğine dönmeye çalışan patronlara duyurulur. Çekil deyince, çekilenlerdensen, bırak deyince bırakanlardansan, sakın eski yaptığınız işe dönmeye kalkışmayın, yanarsınız.

HOROZUN AKIBETİ

Bir grup üniversite öğrencisi bir bölgeye kamp kurar. Kampın yakınlarında ilk ışıkla beraber bir kayaya tüneyip, önce dikleniyor, sonrada avazı çıktığınca ötüp, kampı rahatsız etmekteymiş. Kampta ne uyku ne de huzur kalmış. Bu işe son vermek isteyen öğrencilerden birkaçı horoz yakalayıp, sesini kesmek için horozun peşine düşmüşler. Horoz önde, gençler peşinde, mahalle arasına dalmışlar. Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş:

- “Hey, evlatlar! Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?”
- “Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!”
- “Yazıktır evladım yapmayın”, demiş ihtiyar, bırakın, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi...
Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif "gak - guk" sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşırıp dedeye koşmuşlar:
- “Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?”
İhtiyar gülmüş:
- “Kıçına zeytinyağı sürdüm. Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın...” Ancak "gak - guk" edebiliyor.

Özetle;gerin sağlamsa dikleş, inanıyorsan istediğin kadar konuş. Yok, zeytinyağı sürülmüş gibi sonradan tutturamayacaksan,  baştan söyleyeyim, dikleşerek konuşma. Konuşuyorsan da sonuna kadar götür,susma. Desteğin sağlam, gücünü de buradan alıyorsan, sakın zeytinyağlılarla dolaşma. Dayandığın yerler sağlam değilse, ancak laga-luga eder, gevşer kalırsın.

“Bu politika zor zenaat!” Gevşekliği kaldırmaz.

Bu yazı 3898 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI